kaan yilmazer,kanser hastalarını çarpıp kaçan gaspçı,kapkaççı,dolandırıcı cani,vicdansız katiller

kaan yilmazer,kanser hastalarını çarpıp kaçan gaspçı,kapkaççı,dolandırıcı cani,vicdansız  katiller
(kesilecek başlar,üstteki görsele tıklarsan Facebook'a NOT'lara gidersin) #istiklalmarşımadokunma Polis,jandarma kamu yönetimi,kamuoyu,kamu vicdani sizlerden tüm arkadaşlarımızdan,anonim ziyaretçilerimizden yüce Türk milletinden helallik istiyoruz,haklarınızı helal etmenizi diliyoruz. karar:2018/001 ölüm aşagıdaki etiketlenmiş olan "cinayet işleme ustaları" analarının ön bahçesinde,yogurt kasesinde oynar gibi kanser hastalıklarını fırsat bilip insan hayatı ile oynayan "#savcı'da benim,#hakim'de benim,#polis'te benim ne yargısı,ne mahkeme kararı" diyen,çok güçlüyüm "arkamda beni sinkaf edip güç veren koskoca aşiret,meclis üyesi benim gibi bir inbe için #cumhurbaşkanı ile can,ciger konuşacak #fevzi abim var" diyen kanser hastası eşinin vefatından sorumlu oldugu adama,beyefendiye "seni ögle bir yapcamki ölmek isteyeceksin senin için planlarım var seni elimden ölüm kurtaracak" diyen şeref yoksulu düzenbaz namussuzlar vb için çoluk çocuk dahil sülalelerine "seçenek" degil,vicdansızlıklarının bin katı vicdansızlıkla ibretlik yaşayacakları 3 yılda alınmış sonuç kararıdır.. #kamuyönetimi,#kamuoyu,#kamuvicdanı.. #polis,#jandarma,#egm,#receptayyiperdogan beyefendi tarafından bizzat bilgi sunumu yapıldı Google görsellerde bu etiketlere yükleme yapılmıstır TC 21379260482 kimlik nolu ödüllü hötveren (#kaanyılmazer,TC38683695676 kimlik nolu kahpe karısı #serpilyılmazer,TC 31628290764 kimlik nolu lagım faresi ölüme acelesi olan #serapkarabıyık,#süleymanaslan,#mustafagüngör vb.vb) bankaları,iş adamlarını,piyasayı,vergi dairelerini,sigorta şirketlerini kanser hastalarını tokatlayıp,çarpıp iz bırakmadan kaçan ustaca cinayet işleyen karşılıgı hakettikleri ölümü bekleyen cani,vicdansız katiller "Az kaldı" ibretlik geberecek artık kaçış yok.#polis bu katilleri TC kimlik noları ile savcılıklardan sorgula teşekkür ederiz. Buket Turkay,Adalet hanım bize katil demeyiniz ortalık kan gölünede dönse arzu etmesekte getirilen bu kahpece noktada bu namussuzladan hesap sorulacaktır,kıymetli dualarınızı dileniyoruz eskiden bir cinayet işlense insan olarak katilini kınardık bize bir kanser hastasına kahpelikte sınır tanınmadan yaşatılanlar,beyefendiye kan dondurucu planlarla çektirilenler bize kimbilir ne canlar,cigerler yakmıştırda belasını bulmuş diyoruz artık bu namussuzlara bela olmak için hayatımızı önemsemeden burdayız bu noktadayız herşeyimiz aleni ve açıkta ibretlik gelişecek biz bu namussuz cani,vicdansız katillerin önüne ölümü seçenek olarak degil sonuç olarak koyuyoruz,sonuca gidiyoruz bu arada aklınıza gelen heryol denenmiştir,bundan müsterih olunuz) Şıst,şıst millet rahmetlinin başına gelenler ve beyefendiye üç yıldır çektirilenler rahmetli eşi nasıl olsa kanser hastası denilerek çeşitli oyunlarla borç alıyolarmış,ödeyeceklermiş gibi tuzaklara çekilerek rahmetli kapkaç'a ugramıştır iz bırakmadan kaçılıp gidilmiş kahpelikte sınır tanınmamış bir kanser hastasını hayatından bezdirmek ölümünü kolaylaştırmak için hertürlü namussuzluk yapılmıştır bu namussuzları sülaleleri yok edilecek ve bu kahpeligin hesabı vicdansızlıklarının bin katı vicdansızlıkla çoluk,çocuk denmeden sorulacaktı herşeyi kamuoyu önünde siz kamu vicdanına sıgınarak yapıyoruz içinizde arzu eden varsa bizi kamu yönetimine ve resmi kurumlara bildirebilirsiniz bu kadar açıgız.Bu kahpeligi namussuzlugu kaldırmak,tahammül etmek mümkün degil lütfen bizi bozdurulan sinir ve uslubumuzu bagışlayınız,sülalelerini önümüze aldık.Saygıyla arz olunur.Buket Turkay,Adalet hanım. Gözün aydın Türkiye yüce Türk milleti böglesi bi önemli günde 18.Mart Çanakkale zafer bayramının coşkuylan kutladıgımız bi günde Afrin'e girmişik biz herbiryere çetelere,metelere teröristlere herbiryerlerine girerik kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'mizi Kara Kuvvetleri Komutanlığı'mizi yürekten kutluyoz şehitlerini rahmetle Gazi'yi istisnasız tüm gazilerimizi şükranla anıyoz.Dur yolcu bizi okumadan geçme okumadan geçenler kel ay pardon saçsız kalsın.Amin sizlere minnettarız bana laubali diyolarmış beyefendiye şikayet ediyolarmış beyfendide biliyo boşuna çenenizi yormayınız,dograyacagımız asrın çetesi katillere odaklanınız ne için yaşıyoruz degerlerini kahpece kaybetmiş sessiz kalmış bi toplum yarın poposunu kaybetmeye mahkumdur arzu edenler bizim hazırlık yaptıgımız sonuna yaklaştıgımız bu ölümcül operasyondan en üst düzey #kamuyönetimine bildirebilir bizim gizli saklımız yok herbişey kamu oyu önünde ibretlik olcak teşkür deriz.. (dogranacak katiller var,anladıkları dilden eşref vaktine son hazırlıklar) serapkarabıyık lagım faresi cani vicdansız katil gebermek için acele ediyon sana adına özel site açıyorum gebermene,gebermenize azkaldı kahpe Buket #polis,#kaanyılmazer,#serpilyılmazer,#serapkarabıyık,#sülükman,#mustafagüngör (BİZE KATİL DEMEYİN 3.KIZ,1 OGLANDAN BİZE NEE SİZ KÖPEKLERİ PEYDAHLAYIP CAN,CİGER YAKTIRAN OLOSPU ANANIZDAN,ÖDÜLLÜ HÖTVEREN BABANIZDAN BİZE NEE BEYEFENDİYE GÖNDERİYORUZ DEYİP TEHDİT ETTİGİNİZ 110 KİLOLUK ÖDÜLLÜ HÖTVERENDEN BİZE NEE POPONUZ YETMEDİ YETİYOSA 1000 KİLOLUK ÖDÜLLÜ HÖTVEREN GÖNDERİN BİZE NEE ENGELLİ İT'LERİNİZDEN BİZE NEE ARKANIZA ALDIGINIZ GÜÇLÜYÜM DEDİGİNİZ POPONUZA Bİ İNDİRİP,BİR BİNDİRDİGİNİZ AŞİRETİNİZİ,ADLARINA PIYASAYI KANSER HASTALARINI BANKALARI,SİGORTAYI İS ADAMLARINI KARISININ BACAK ARASINI GELİN BURDAN ALIN DEYİP ISLAK İMZA NİYETİNE KULLANARAK TOKATLADIGINIZ MECLİS ÜYENİZİ "BENİM GİBİ Bİ İNBE İÇİN AGZINDAN,BURNUNDAN,KULAKLARINDAN POPOSUNDAN KARISININ,KIZININ ÖNÜNDEN,ANASININ YOGURT KASESİNDEN VERDİREN Bİ ŞEYEFSİZ İÇİN #CUMHURBAŞKANI İLE CAN,CİGER KONUŞCAK FEVZİ ABİM VAR (CUMHURBAŞKANINA SES DOSYASI VB.İLE BİLGİ SUNUMU YAPILDI) DEDİGİNİZ,TEHDİT ETTİGİNİZ DÜMBELEKTEN BİZE NEE VIZ GELİR,KARŞILIGINI ARZU ETTİGİNİZ GİBİ ÜZERLERİNDE İSİMLERİNİZ BİZE GÖRE LAKAPLARINIZ YAZILI ÖZEL MERMİLERLE ALIRSINIZ BİZ HESABIMIZA BAKARIZ VİCDANSIZLIKLARINIZIN BİN KATI VİCDANSIZLIKLA ARTIKIM #KAMUOYU'NUN YÜCE TÜRK MİLLETİNİN GÖZÜ ÖNÜNDE İBRETLİK GEBERMEK ZAMANI) KATİL ARARKENE KURŞUN ADRES SORMAZ BEYEFENDİNİN TAYİN EDECEGİ ZAMANDA BİZ ONA EŞREFİN VAKTİ DİYOZ GİDER BULUR.GENÇ CUMHURİYETİN NİZAMI İLE YASALARI İLE "#SAVCI'DA BENİM,#HAKİM'DE BENİM,#POLİS'TE BENİM DİYENLERE #KAMUOYU ÖNÜNDE,#KAMUVİCDANI ÖNÜNDE PİSLİKLERİN,NAMUSSUZLARIN,ÇAKALLARIN OLOSPULARININ SÜLALECE GEBERME ZAMANI.HAZIR OLUN. Şıst,şıst isteyen bizi ilgi kurumlara,otoriteye bildirebilir,herşey kamuya açık.Tşk. Lütfen tam ekran tıklayınız tam ekran açılmıyorsa bir önceki görsele gidip geri bu görsele dönelim istiklal caddesinden canlı yayın..Açık kimlikler görselin sag tarafındaki altına yorumlarda özet bilgiler sunulmuş bir önceki görselde.. #polis,#jandarma,#egm,#receptayyiperdogan bilgi sunumu yapıldı (#kaanyılmazer,#serpilyılmazer,#serapkarabıyık,#süleymanaslan,#mustafagüngör vb.vb) bankaları,iş adamlarını,piyasayı,vergi dairelerini,sigorta şirketlerini kanser hastalarını tokatlayıp,çarpıp iz bırakmadan kaçan ustaca cinayet işleyen karşılıgı hakettikleri ölümü bekleyen cani,vicdansız katiller "Az kaldı" ibretlik geberecek artık kaçış yok. Millet gördügünüz gibi yargı ve adalette çare olmadı,Genç Cumhuriyetin devlet nizamı ile kurumları ile "hepsi benim" denerek şaşak geçildi kahpelikte namussuzlukta,şerefsizlikte inbelikte,olospulukta sınır tanınmadı kerim amcaya göre böglesi anlaşılır manada terör estiren namussuzların degil çocukları,dogmamış çocukları bile dogranır hale geldi BU İNBEYE NAMUSSUZ PİÇE "İZ BIRAKMADAN ÇARPIP KAÇMIŞSIN RAHMETLİ SERAP OLOSPUSUNDAN BİLMESİNE RAGMEN SENİN TELEFON VE ADRESLERİNİ ALAMIYOR HASTA,HASTA HAYATA TUTUNMAYA ÇALIŞIRKEN İKİ HAFTA SEN İNBEYİ ARIYOR BULAMIYOR BİR HAFTA SONRA HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞUYOR" DİYOR TAPELERDEN SMS MESAJLARDAN AYNEN BEYEFENDİYE "BANA NE LAN BANA NE ARAMASAYDI PEŞİMDEN KOŞMASAYDI" DİYOR,ARTIK BU YARGIYA BIRAKILMAYACAK KADAR ÖNEM ARZ EDİYOR,TOKATÇILIK KAPKAÇ VAR BİZEDE ÜÇ YILDIR YAPMADIGI NAMUSSUZLUK KALMADI TERÖR ESTİRDİ YARGIYIDA AŞAGILAYIP ŞAŞAK GEÇEN BU ASRIN TOKATCI ÇETESİ NAMLUNUN UCUNDA (KERİM AMCAYA GÖRE ÇOLUK,ÇOCUK DOGMAMIŞLARI DAHİL) GEBERECEK,BUNDAN KAÇIŞ YOK. bizim amacımız Facebook ve sosyal agları interneti işte bögle bir ana hazır hale getirmektir. Adalet bunlara göre kendilerine çalışıyor,kararları önemsiz deniyor işte biz bunun bögle olmadıgını insan hayatı ile kanser hastalarının hayatı ile oynanamıyacagını ibretlik dünyaya göstermek #kamuyönetimine,#kamuoyuna,#kamuvicdanına Allah'a sıgınarak insan hayatının bu kadar ucuz olmadıgını ibretlik göstermek namussuz şerefsiz,olospu çocugu olospulara "siz kimsiniz,işte busunuz" demek,ibretlik göstermek istiyoruz,bizi bozdurulan sinirli halimizi ve uslubumuzu bagışlamanızı diliyoruz.Saygıylan arz olunu.ÖGLEMİ 3.KIZ,1 OGLANDAN BİZE NEE SİZ KÖPEKLERİ PEYDAHLAYIP CAN,CİGER YAKTIRAN OLOSPU ANANIZDAN,ÖDÜLLÜ HÖTVEREN BABANIZDAN BİZE NEE 110 KILOLUK ÖDÜLLÜ HÖTVERENDEN BİZE NEE ENGELLİ İT'LERİNİZDEN BİZE NEE VİCDANSIZLIKLARINIZIN BİN KATI VİCDANSIZLIKLA İBRETLİK GEBERMEK ZAMANI.. Buket Turkay,adalet hanım. (tokatçı,kapkaççı,katil çete sülalece göstere,göstere namlunun ucunda) #kamuyönetimi,#kamuoyu,#kamuvicdanı, #polis,#jandarma #savcı,#hakim #tptgv,#receptayyiperdogan bilgi sunumu yapıldı #terörlemücadele,#kapkaç,#gasp,#tokatçılık,#cinayet,#dolandırıcılık,#hırsızlık,#iffetsizlik,#narkotik,#malisuçlar #kaanyılmazer,#serpilyılmazer,#serapkarabıyık,#süleymanaslan,#mustafagüngör (Ablalar,abiler bizde sinirler gerildi egleniyormuyuz) Adalet beklemenin (!!!) sabrın sonu ruh hastası inbe ve çetesi ile selamet degilmiş,beklemiyoruz bozdurulan sinir ve uslubumuzu bagışlamanızı dileriz.. [artık bu işin rengi degişti olup,bitene cinayet ve adam öldürmeye tam teşebbüs olarak bakıyoz,çözümüde buna göre süratle olcak bize katil demeyin,bizi dinleyin #üstdüzeykamuyönetimi,#kamuoyu,#kamuvicdanı'na saygı ile sunulu] #polis,#jandarma,#egm,#receptayyiperdogan bilgi sunumu yapıldı (#kaanyılmazer,#serpilyılmazer,#serapkarabıyık) kanser hastalarını çarpıp iz bırakmadan kaçan ustaca cinayet işleyen karşılıgı hakettikleri ölümü bekleyen cani,vicdansız katiller,geberecek (polise #tptgv'na bagışlanan aldatmaca senetler vb. (suç işleme aleti dosya nosu ile,11.Agustos 2015'ten günümüze tape,sms,ortam kayıtları ile namussuz karısı #serpilyılmazer'in #serapkarabıyık lagım faresinin tezgah,tuzak kokan itiraf sms mesajları) adli emanette,ceza mahkemesi dosyasında,yeniden savcılık makamında (#polis tc kimlik nosu ile bakın) Düzmece senetlerle,dolandırılan vatandaşların,bankaların vb.arayıp bulamadıgı kimlik bilgileri Google görseller dahil yüklenmiş devam etmektedir. Agzı dahil sinkaf edilecek insan hayatı ile oynayan çete için ölmek zamanı. Buket Turkay,Secretaryship,Adalet hanım. #polis,#jandarma,#egm,#receptayyiperdogan bilgi sunumu yapıldı (#kaanyılmazer,#serpilyılmazer,#serapkarabıyık,#süleymanaslan,#mustafagüngör vb.vb) bankaları,iş adamlarını,piyasayı,vergi dairelerini,sigorta şirketlerini kanser hastalarını tokatlayıp,çarpıp iz bırakmadan kaçan ustaca cinayet işleyen karşılıgı hakettikleri ölümü bekleyen cani,vicdansız katiller "Az kaldı" ibretlik geberecek artık kaçış yok.Buket Turkay,Adalet hanım. (anonim,ziyaretçilerimize kamu oyuna,kamu vicdanına duyuru) bizim dışımızda etiketleme yapanlar gördük filickr'ede yükleme yapılmıştır görsel boyutlarını degiştirmeden etiketleme yapmak,metinleri yayınlamak serpesttir sefer görev emri olanları göreve davet ediyoz.. savcı ile,hakimle,polisle,yargı kararları ile genç cumhuriyetin devlet nizamı ile şaşak geçen namussuz,vicdansız kahpelere karşı savaş düzenine girdik bize katil demeyin.Bizim Afrin kuşatıldı,mavzerler dolu,dolu mekteplide olduk sınıflayı doldurduk kuş uçmuyo.Buket Turkay,Adalet hanım. Millet,meyabalar biz buna "Gelecege sıkıcana hazırlanmak" diyoz. Herkes ektigini,kahpeligini vicdansızlıklarının bin katı vicdansızlıkla "ölüm tarlalarında" biçecek madem ögle işte bögle dedik.Saygıylan arz olunu. Buket Turkay Adalet hanım Facebook und (ve demek oluyo) sosyal aglar kasabası şerifesi Gülümse :) (Ablalar,abiler bizde sinirler gerildi ne sinir,ne uslup kaldı egleniyormuyuz) Bizim Afrin'e operasyon hazırlıklarımız.(Bizim herşeyimiz kamuoyu önünde) Adalet beklemenin (!!!) sabrın sonu ruh hastası inbe ve çetesi ile selamet degilmiş,beklemiyoruz bozdurulan sinir ve uslubumuzu bagışlamanızı dileriz.. [artık bu işin rengi degişti olup,bitene cinayet ve adam öldürmeye tam teşebbüs olarak bakıyoz,çözümüde buna göre süratle olcak bize katil demeyin,bizi dinleyin #üstdüzeykamuyönetimi,#kamuoyu,#kamuvicdanı'na saygı ile sunulu] #polis,#jandarma,#egm,#receptayyiperdogan bilgi sunumu yapıldı (#kaanyılmazer,#serpilyılmazer,#serapkarabıyık) kanser hastalarını çarpıp iz bırakmadan kaçan ustaca cinayet işleyen karşılıgı hakettikleri ölümü bekleyen cani,vicdansız katiller,geberecek (polise #tptgv'na bagışlanan aldatmaca senetler vb. (suç işleme aleti dosya nosu ile,11.Agustos 2015'ten günümüze tape,sms,ortam kayıtları ile) adli emanette,ceza mahkemesi dosyasında,yeniden savcılık makamında (#polis tc kimlik nosu ile bakın) Düzmece senetlerle,dolandırılan vatandaşların,bankaların vb.arayıp bulamadıgı kimlik bilgileri Google görseller dahil yüklenmiş devam etmektedir. Agzı dahil sinkaf edilecek insan hayatı ile oynayan çete için ölmek zamanı. Buket Turkay,Adalet hanım.2 oskar ödüllü tekeylerin telli,duvaklı gelini sen "savcıda,benim,hakimde benim poliste benim ödemiyom lan git istedigin yere şikayet et #cumhurbaşkanı'na sayın.#receptayyiperdogan'a şikayet edilip,bilgi sunumu yapıldıgını bile,bile uzun,uzun yiycek mahkeme,kararı neymiş" diyen tekey bi polis amca "senin bu tekey,çetesiylen pyofilinizden hiç çıkmıyo şu saat,şu dakka,şu sahiye,şu sanise buydalay" diyo.Sagolasın izocam kışın sıcak,yazın serin oluyo. https://www.tccb.gov.tr/,https://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pg_Main.aspx,https://www.icisleri.gov.tr/,https://www.adalet.gov.tr/ Hopdediks bizim millet Adriyatik'ten,çin seddine oyadan caponyaya tam beş kıtaya mars için nasa'ya gönderiyom yükleme yapılır,müracaat bana,müyacaatlar kesinliklen çok gizli tutulacaktır.Buket Turkay,Adalet hanım (Şıst,şıst önce beyefendiyi tanıyalım sonracıgıma siz cani,vicdansız kapkaççı katillere bu çeteye neler edcem,bunlayı Google,Yahoo-Filickr vb.Görsellere yükleycem can,ciger yakmak neymiş pek yakında,çok yakında burnunuza leş kokusu gelebili) (Baba hiç olup,bitenden biricik kızını haberdar etmiyon,kerim amcadanmı ögrencem?) Şıst,şıst bugün beyfendi takım elbiseylen kıravatlan bizim Afrin'i ziyaret etmiş,mevzileri tek,tek dolaşmış kerim amca bunca zamandır burya yerleşip yerlisi oldum beyfendi şu gördügün binalayda her,birinde bi istihbaratçı,bi keskin nişancı va'dır başkomutan olaraktan komutunuzu bekliyoz TiT elemanları beyfendiyi ilk kez takım elbiseli ve kıravatlı görünce Afrin'den konuta dönüşte konvoylan ugurlamışlay kerim amca beyefendi anlaşılır manada "Gazi" ünvanını haketti beyefendiye önerdim siz zaten Şehit'i olan Gazi'siniz.şehit'inizin anısına kabul edin hiç olmazsa aramızda sizi bögle analım" desede beyfendi o ünvan sadecene Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e aittir ve'de ögle kalmalıdır.o şehit'in intikamı ibretlik alınacak onniçin burdasınız mevzilerinizi güçlendirin ben demokrat partinin,böyük Türkiye partisinin,Adalet partisinin,Dogruyol partisinin,bi atlıspor kulubü üyeligimde var,kırat'In degişmeyen süvarisiyim,sorun,soruşturun benim bugüne kadar at degiştirdigimi at'tan düştügümü gören olmuşmu hayatta üç şeyi bilcen bir Türk olunmaz,dogulur iki Feneybahçeli olunmaz dogulur,üç süvari olunmaz dogulur hepsi bende mevcut siz,ben kıbrıs barış harekatında bulundugum ülkeden ülkeme dönmek için o saat,o dakka,o saniye,o sanise büyükelçilige koşan ülkemin hava sahası kapalı oldugu için üç gün hava limanlarımız açılacak diye hava limanlarında banklarda yatan hava limanları açılınca ülkeme koşan adamım,buket babası bilir "ben dogdum o minnacık ellerime şanlı Türk bayragını tutuşturmuşlar,ben ninni bekliyom ninni yok ne var,bizim lambalı radyo istiklal marşı,benim telefonlarımda çalan harbiye marşı,Fenerbahçe marşı vardar ovası vb.çalıyo o vakitler bebe bezi icadedilmemiş yok,beni sarı,laci kundaklamışlar kim bu bölücü dürtmeler pkklı dürtmesi terör estiren çete o hötverenligin oskar ödüllüsü cani,vicdansız katil #kaanyılmazer inbesinin sen beyefendi kan çıkmaz diyon ama karısı #serpilyılmazerin,#serapkarabıyık lagım faresi olospunun kan çıkacak biyerlerini bul kanlı çarşaflarını istiyom iki kız bi oglanın kanlı çarşafını istiyom kızları üçleyebilin siz işinize bakın,keskin nişancıları artırın mevzilerde tahkimat yapın hergün denetimdeyim" dedi diyo,mevzilerde tahkimat yapılıyo. Millet,Google görsellerde yagmur çiseliyodu ay şindik dolu,dolu yagıyo. usulcana,usulcana kan lapa,lapa oyalayına,buyalayına anacıklarının ön bahçeleyine kar yagcak yagcak kahpeler belasını bulcak..kaan yılmazer,serpil yılmazer,serap karabıyık ay şindik gülüyom.Bizim Afrin hafiften top atışlayıylan başladı TiT titreten komandolar sınıyda birlikleri teftiş eden beyfendiden emir bekliyo teröristlere can,ciger yakanlara ölüm. Google'a yükledigin resimler küçük diyenler ay sizde bişey bilmiyonuz resme tıkla sonracıgıma resmin açıldıgı yerde sag taraftaki uyarılara bak en üstünde "Git" yazan dügmeye tıklıyon hızlı trenle resmin orjinaline gidiyon ama onlar zamanla büyüycek bitte bekleyiniz.. Sist,sist yerinde gozum olan mudurum ilker Alptekin niredesin telefonlar cekmiyo,dusuyo beyefendi vakfin,zatiallerin avukatlan sabah adliyede olacak kerim amcanin ordan al beyefendi "kusbeyinli buket kizim bul o salagi bu nasil benzin almak arazi oldu" diyo,baska seyde diyo burya yazmiyom bu hafta atis talimi var TiT titreten komandolar ucar birlikler,yuzer birlikler k9 kopekleri sabirsiz hedef "bizim Afrin" haberin vami "Gez goz arpacik,tetik" tez vakitte beyefendiyi al,babama selam eder ellerinden operim. Bizim millet bana diyonuzki Google'a yükledigin degmesin yaglı boya eserlerin bazı yerlerde küçük çıkıyo e-kolay gözlernizin içine sokar gibi büyütüyom bunlay öncü birlikler Tugaylay,kolordulay,ordulay arkadan gelcek bunlay #kamuyönetimini,#kamuoyunu habeyleyden,habeyday etme çalışmalayı.. Hepiniz a,aa,aaa ay,ayy,ayy bunlayın çekmedigi kalmamıştı ay şindik çok şüküy bitirdiler Allah muaffak etti diycegniz..Bizde herbişey gösterte,gösterte ceset torbalayı hazıy beyfendi "benim kahraman polisimi meşgul etmiyelim torbalaya doldurup alo,aloo,aloo pek kıymetli sayın.müdüy beyfendi,müdüy beyfendi bitte şu leşleri alabilinizmi pis,pis kokuyolar,biz şeyettik diycez" diyo. Biricik kizi Buket Turkay,Adalet hanim adalet bina ederim,adalet tesis ederim. Bu paylaşım bi süye sonya kendi,kendini imha edcektir,sadecene bilgiii..1 oskar istiklalm,karar,helallik

30 Eylül 2010 Perşembe

MUAMMER SEZER: MERHABA YENI HAYAT! (4)

 
 
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
 
 
 
MERHABA
YENÄ° HAYAT
 
 
 
 
Kim derdi ki
Yarılsın da nihayet yerin altı
Bir anda dirilsin
�u milyonla karaltı
TopraklaÅŸan ellerde
Birer meşale yansın
Kim derdi ki
�u milyonla adam
Birden uyansın...
 
(Mithat Cemal KUNTAY)
 
 
 
Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz. ATATÜRK
 
Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği okuldur. W.STAKEL
 
 
 
 
Bir babanın çocuklarına yapacağı en büyük yardım annelerini sevmektir.T.HERBURG
 
Babanın erdemleri çocukların servetidir. A.FRANCE
 
 
Sevmek ve sevilmek varolmanın en büyük mutluluğudur.S.SMİTH
 
 
Bir erkeği eğitirseniz bir kişiyi eğitmiş olursunuz, bir kadını eğitirseniz tüm aileyi eğitmiş olursunuz. CHARLES IVER
 
 
 
 
 
BA�LIK PARASI
 
“Üstat! Aşk dediğin nedir? Sever, kavuşamazsın, adı aşk olur!..�
 
â€"Yeter artık Mustafa! Bu kaçıncı dilim?
 
Delikanlı, Zeynep’in sözlerine aldırmadan yine uzandı baklava tepsisine. Bir yandan da ince, siyah bıyıklarının altından gülümsüyordu bana:
 
â€"Aç karnına daha iyi oluyor Metin AÄŸabey. Bugün yemeyeceÄŸim de ne zaman yiyeceÄŸim? Ömür dediÄŸin bir masal, bir var, bir yok!
 
Belki de haklıydı. İnsan fark edemiyor; ama nasıl da hızlı akıyordu zaman. Çocuklar büyümüş, biz yaşlanmıştık. Oysa daha dün bırakmıştım Mustafa’yı kışlasına. Birkaç hafta sonu ziyaretine de gitmiş, usta birliğinden gönderdiği mektuplarına cevaplar da yazmıştım. On beş ayı bitirip terhis olduğu gün bile duymuştum telefondaki heyecanlı sesini. Hey gidi günler!
 
â€"Biliyor musun Metin AÄŸabey? Otobüs yolculuÄŸumuzdan bu yana tam iki buçuk yıl geçti. Altay doÄŸmamıştı daha, bak ÅŸimdi kucaklara sığmıyor.
 
Kalktı, öğle uykusundaki oğlunun üstünü örtüp, sinekleri kovaladı:
 
â€"Dikkat etmek lâzım! Hastalanınca hiç uyutmuyor bizi. Bizim hanıma kalsa, hemen “Nazar deÄŸdi!â€� oluyor. Ne güzel mazeret, deÄŸil mi? Neyse aÄŸabey, çok iyi oldu geldiÄŸiniz. Bu defa da bahane bulsaydın, küsecektim sana. KeÅŸke Burhanlar da gelebilseydi.
 
Oturduğum yüksek divanın yumuşak minderlerine şöyle keyfimce bir yaslandım:
 
â€"Aslında geleceklerdi. Bayram tatili dokuz güne çıkınca gelin hanım ailesini görmek istediÄŸini söyledi. Ne de olsa yeni evliler. Nurhan’ı da kandırıp hep birlikte gittiler Karadeniz’e.
 
â€"Ä°yi yapmışlar Metin AÄŸabey, yüzü gülmüştür sizin gelinin.
 
â€"Gülmez mi? Çok özlemiÅŸ anne babasını. Bizim oÄŸlan da rahat durmuyor ki! “Arşı arşı memlekete kız vermesinler!â€� diye bir türkü tutturuyor, üzüyor güzel gelinimi.
 
Bahçelerinde oturuyorduk. Hanımlar, bir yandan taze kopardıkları sebzeleri yıkıyor, soyuyor, doğruyor, bir yandan da hamur yoğuruyorlardı. Benim, apartman dairesinden bıkmış eşim de onlara yardım ediyor, açık havanın tadını çıkarıyordu. Bu sabah gelmiştik. Bir taşla iki kuş! Hem kız kardeşimle eşinin, hem de bu delikanlı ile ailesinin gönüllerini almıştık. Daha yeğenlerimizi yeni öpmüş, bavullarımızı henüz açmıştık ki, telefon edip “Nerde kaldınız, sizi kahvaltıya bekliyoruz!� demişti Mustafa.
 
â€"Gözlüklerin yakışmış Metin AÄŸabey.
 
â€"SaÄŸol Mustafa, zorunluluk iÅŸte. Önceleri garipsedim kullanmayı. Artık uzağı zor seçiyor, yakını da eskisi gibi göremiyorum. Bunları takmadığımda, gazete okurken bile nerdeyse içine düşüyorum. Yıllar geçiyor, olacak bunlar, aldırmıyorum.
 
Eşim, oturduğu yerden bize doğru bağırdı:
 
â€"Aslan yaÅŸlandıkça yelesini tararmış ya Metin de aynı hesap. Gözlerinin bozulmasına, saçlarının seyrelmesine aldırmadığını söylüyor; ama dereceli güneÅŸ gözlükleri, özel ÅŸampuanlar kullanmayı da ihmal etmiyor.
 
Bu arada çocuk uyanıp ağlamaya başladı. Zeynep ellerinin una bulanmış durumunu göstererek seslendi:
â€"Mustafa bakıver Altay’a, aÄŸlatmasana!
 
Delikanlı biraz söylenerek kalktı. Yüzü asıldı. Çocuğu sallayıp uyuttu. Zeynep oturduğu yerden yine seslendi:
â€"Sizin yanınızda böyle davranıyor, kazaklık yapıyor bana.
 
Mustafa eşine doğru baktı:
 
â€"BoÅŸuna mı verdik onca baÅŸlık parasını!
 
Zeynep şaşkın bir ifade takındı, sesinde kızgın bir ifade vardı:
 
â€"BaÅŸlık verdin de ben mi görmedim? Böyle âdet mi kaldı bizim buralarda? Parayla mı satın aldın sen beni?
 
Delikanlı bozulur gibi olduysa da altta kalmaya niyetli görünmüyordu. Cevabını hiç geciktirmedi:
 
â€"Aldırma sen ona Metin AÄŸabey. Âşık Veysel’e sormuÅŸlar; “Üstat! AÅŸk dediÄŸin nedir?â€� “Sever kavuÅŸamazsın, adı aÅŸk olur!â€� demiÅŸ. Biz kavuÅŸtuk da ne oldu iÅŸte!
 
Zeynep yan gözle baktı ona. Elindeki ince oklavayı işaret ederek hafifçe salladı:
 
â€"Getirir gösteririm ÅŸimdi buradaki herkese, askerdeyken içini kalplerle süsleyip, kurumuÅŸ çiçekler de yapıştırıp gönderdiÄŸin bir bohça mektubu. Ne demek kavuÅŸtuk da ne oldu?
Delikanlı, duymuyormuş gibi yapıp bir türkü tutturdu:
 
Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz. ATATÜRK
 
“Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa!�
 
Zeynep bir kez daha salladı oklavayı. Mustafa bundan da ders almamış olacak ki sürdürdü şakasını:
 
â€"Geçenlerde kaynanam kayboldu ilçedeki pazarda. Hemen koÅŸup gazeteye ilân verdim. Kaynanamın kocaman bir resmi, altında da ÅŸu yazı; “Görenlerin, insaniyet namına görmezlikten gelmeleri rica olunur!â€�
 
Saklayamadık gülmelerimizi. Zeynep de gülüyordu. Aslında cevap verecek, atışacaktı; ama bizden çekinip sustu. Bu suskunluğu fırsat bilmişti delikanlı. Birkaç cümle daha etti. Baktı ki iş şakadan çıkacak, karısının gönlünü almaya çalışan bir aşk şarkısı mırıldandı:
 
“Sevemez kimse seni,
Benim sevdiğim kadar...�
 
Kız kardeşim dayanamayıp müdahale etti:
 
â€"Zeynep’in yerinde ben olsaydım bu ÅŸarkının güzel sözlerine kanmaz, o oklavayı atardım ÅŸimdi kafana. Dua et Kadir AÄŸabeyin bugün nöbetçi. Gelseydi o da kızardı sana.
 
Mustafa yine piÅŸkinliÄŸe verdi:
 
â€"O benim kınalı kuzum Ãœlkü Abla. Å�aka yaptığımı bilir o!
 
Çocuk, uykuya doymuş olacak ki, tekrar ağlamaya başladı. Bu defa delikanlı, onu yattığı yerden alıp, yanaklarını öptü ve oyuncaklarının yanına bıraktı. Sonra aklına yeni şakalar gelmiş gibi döndü bana:
 
â€"Metin AÄŸabey, bir adamın ömrü bitmiÅŸ. Azrail gelip “Gitme zamanı geldi!â€� demiÅŸ. Adam; “Bebek numarası yaparsam belki beni götürmez!â€� diye düşünmüş ve baÅŸlamış “Inga ınga!â€� diye aÄŸlamaya. Azrail daha akıllı tabii! Bakmış aÄŸlayan adama, gülmüş; “Haydi bebeÄŸim, atta atta!â€�
 
Nereden buluyordu bunları. Tek kişilik bir orduydu sanki. Hiç doymuyordu konuşmaya. Sabahtan beri anlattığı askerlik anılarından sonra, şimdi de fıkralara başlamıştı. İyi anlaşıyorduk onunla. Benim ikiz yeğenlerle Mustafa’nın oğlu da iyi anlaşmışlar, bahçede bir o yana bir bu yana koşturuyorlardı. Zeynep’in sesini işittik:
 
â€"Altay koÅŸmasın Mustafa, terleyecek, düşecek, bir yerini acıtacak ÅŸimdi!
 
Delikanlı Zeynep’e baktı:
 
â€"Bırak acıtsın! Düşüp kalkmadan nasıl öğrenecek ayakta kalmasını, nasıl becerecek doÄŸru dürüst yürümesini, koÅŸmasını?
 
â€"Bari çıkarıver kazağını da terlemesin.
Mustafa, kolundan yakaladığı çocuğun kazağını sıyırıp bana doğru uzattı:
 
â€"Bunu Zeynep ördü Metin AÄŸabey. Çok becerikli. Eli de hızlı. Seri üretime geçip kısa zamanda zengin olacağız.
â€"Neden olmasın ki! Benetton adını duydun mu daha önce? Bir kamyon ÅŸoförünün oÄŸlu imiÅŸ! Ablasının ördüğü kazakları satarak baÅŸlamış iÅŸe. Bugün dünyanın çeÅŸitli ülkelerinde beÅŸbine yakın maÄŸazası var. At binenin, kılıç kuÅŸananın.
 
Mustafa heyecanla Zeynep’e döndü:
 
â€"Duydun mu Zeynep? Ne olur ne olmaz, biz ÅŸimdiden açacağımız dükkâna bir isim bulalım. Mesela dünyanın her yerindeki ışıklı tabelalarda şöyle yazdığını bir düşünüp, hayal etsene; “Zeynepton maÄŸazalarına hoÅŸ geldiniz!â€� Çok büyük para kazanacağız, çok!
 
Mustafa’nın annesi Güler Hanım, inanmıştı oğlunun şakasına. Hamurlu ellerinin tersiyle oyalı yazmasını düzeltirken, söylendi:
 
â€"Para, yalnız başına mutluluk mu getirirmiÅŸ? “Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan!â€� diye boÅŸuna mı demiÅŸ atalarımız. "Asıl zenginlik gönül zenginliÄŸidir!"
 
Eşim Nuray, Mustafa’nın annesine destek vermek ister gibi konuştu:
 
â€"KomÅŸudan duyduÄŸum bir hikâyeyi anlatayım size; Yeni evli bir çiftin kapıları çalınır. Kalkıp açtıklarında kendilerine gülümseyen üç yaÅŸlı adam görür ve “Siz kimsiniz?â€� diye sorarlar. Adamlar sıcak yüzleriyle kendilerini; “Sevgi, Zenginlik ve BaÅŸarıâ€� ÅŸeklinde tanıtıp, bu eve armaÄŸan edildiklerini söylerler. Çift; “Öyleyse gelin içeri.â€� dediklerinde de; “Hepimiz gelemeyiz, birimizi seçmelisiniz!â€� cevabını alırlar. Kısa bir süre düşünen yeni evliler, “Sevgiâ€� adlı ihtiyarı çağırmaya karar verir. YaÅŸlı adam içeriye doÄŸru adım atarken, diÄŸerleri de arkasından yürür. Evin hanımı merakla; “Hani, sadece biriniz gelebilirdiniz?â€� deyince, öndeki adam, içlerini ısıtan bir sesle şöyle konuÅŸur; “Onlardan birini seçseydiniz, sadece o girecek, biz kalacaktık; ama siz beni seçtiniz. BaÅŸarı ve Zenginlik her zaman benim, yani Sevgi’nin arkasından gelir!â€� Bu tatlı ihtiyarlar birkaç dakika içerisinde evin her yerine uÄŸurlarını bırakıp giderler.
 
Biraz uzakta da kalsa, bizi dinleyen Ülkü yanımıza yaklaştı:
 
â€"BaÅŸarının gelmesi bazen gecikebiliyor. Sabretmek, yılmamak gerekiyor. Bir hayat öyküsünü örnek vereyim size; “Abraham Lincolnâ€� adında bir adam, yirmi iki yaşında ticarette batmış. Yirmi üç yaşında eyalet meclisi seçimlerini kaybetmiÅŸ. Sonra sırasıyla; yirmi dokuz yaşında eyalet meclis baÅŸkanlığı seçimlerini, otuz bir yaşında temsilciler meclisi seçimlerini, kırk altı yaşında senato seçimlerini ve kırk yedi yaşında da baÅŸkan yardımcılığı seçimini kaybetmiÅŸ. Bütün bunlara raÄŸmen kaybetmekten yılmayan Lincoln, elli bir yaşında Amerika’ya baÅŸkan olmuÅŸ.
 
Zeynep, oturduğu yerden delikanlıya intikam alır gibi seslendi:
 
â€"Hey Mustafa Lincoln, çocuÄŸa bir bak, aÄŸlıyor yine!
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
KADÄ°FE GÃœL
 
“Hırs gelir; göz kararır.
Hırs gider; yüz kızarır...�
O sırada bahçe kapısından içeriye elinde sıkıca tuttuğu kâse ile küçük bir kız çocuğu ve uyumlu kıyafeti, gülümseyen yüzü ile orta yaşlarda bir hanım girdi. Başından indirdiği geniş tepside, üzerlerinde hâlâ dumanları tüten birkaç yassı ekmek vardı. Yavaşça eğilip tepsiyi masanın üzerine bırakırken şöyle dedi:
 
â€"Misafirlerimiz hoÅŸ gelmiÅŸler. Sıcak ekmekle tereyağı iyi gider, afiyet olsun.
 
Çocuğa uzanıp, elindeki kâseyi aldı:
 
â€"Hadi Sude, sen de hoÅŸ geldiniz desene kızım.
Çocuk bizi süzerek baktı ve bir şey söylemeden Altay'ın yanına koştu. Kızının arkasından başını sallayan kadın, yanımıza yaklaşıp ellerimizi sıktı. Aslında böyle durumlarda hep hazırlıklı olurdum. Çünkü birkaç defa el sıkmak için hanımlara uzattığım elim havada kalmış, mahcup düşmüştüm. Bunun adını kendilerince ahlâksızlık koymuşlardı. El sıkışılınca namusa leke çalınıyor, günaha giriliyormuş. Ellerini kendi öz babasından, kardeşinden sakınanlar bile olurdu. Ben bunu hep niyetlerin kötülüğüne ve anlayışların çirkinliğine bağlardım. Yeri yoktu kültürümüzde bu yanlışlıkların. Bayanlar kendi aralarında sohbet edip çalışırken, ben de çocukları seyre koyuldum. Mustafa başıyla işaret etti:
 
â€"Metin AÄŸabey, bu ekmekleri getiren hanımın adı Dilek. Ben askere gitmeden hastalandı. Kansere yakalanmış. Nerdeyse alacaklarmış göğüslerinden birini. Hiçbir zaman yenilmemiÅŸ hastalığa, aÄŸlayıp sızlananlara itibar etmemiÅŸ, gözyaÅŸlarına boÄŸulmamış. KabullenmiÅŸ; ama mücadeleyi de bırakmamış. Karıştırmış kitapları, sorup soruÅŸturmuÅŸ, okumuÅŸ öğrenmiÅŸ ve gitmiÅŸ doktorlara yaptırmış tedavisini. Bugün, gördüğün gibi, saÄŸlığı yerinde maÅŸallah! Geçenlerde anneme ne demiÅŸ biliyor musun? “Bu hastalık bana bir hediye! Onun sayesinde saÄŸlıklı yaÅŸamanın nasıl bir mutluluk olduÄŸunu öğrendim.â€�
 
Altay hızla gelip Mustafa’nın kucağına tırmanmaya çalıştı. Elindeki plastik arabayı, Dilek Hanım'ın kızı Sude'den kaçırıyordu. Delikanlı hemen çocuğun göz hizasına kadar eğildi ve ona oyuncaklarını paylaşması gerektiğini anlatmaya başladı. Merakla dinledim onu. Tane tane örnekler veriyor, ne güzel konuşuyordu. “Dil tencerenin kapağına benziyordu. Kıpırdadı da kokusu duyuldu mu, ocakta ne pişiyor anlıyordun. Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin de yüz dili bile olsa dilsiz sayılıyordu.� Çocuğa tepeden bakmayıp, çömelip konuşması da pek hoşuma gitmişti. �u oldu en son cümlesi:
 
â€"Anladın mı benim akıllı oÄŸlum. Bundan sonra ver arkadaÅŸlarına oyuncaklarını. PaylaÅŸmasını öğrenerek büyü.
 
Adı üstünde �eker Bayramı! Altı yedi çocuk belirdi kapıda. Ellerimizi öpüp, aldıklarını torbalarına koydular. Mustafa’yla göz göze geldik. “Bayramlarda el öper, şeker toplardık.� dediğimde, “Biz de Metin Ağabey, en çok da ben toplardım!� demişti. Aynı anda hatırlayıp, karşılıklı gülüştük. Güzel havayı koklayıp, gözlerime baktı:
 
â€"Çiçekleri çok severim. En çok da gülleri! Usta birliÄŸim yemyeÅŸildi. Çarşı iznine çıktığım bir gün tanıştığım adam birliÄŸi kastederek; “Å�u askerler her zaman en güzel yerleri alıyorlar!â€� deyince hemen itiraz ettim ona. “Askerler en güzel yerleri almıyorlar, bence onlar aldıkları her yeri güzelleÅŸtiriyorlar!â€� dedim.
 
Haklıydı. Sahip olduklarımızın değerini bilip, gerekli özeni gösterdiğimizde güzellik de kendiliğinden geliyordu:
 
â€"Aferin Mustafa iyi söylemiÅŸsin.
 
â€"SaÄŸol Metin AÄŸabey. Gel, sana bahçemizdeki en güzel gülü göstereyim.
 
Kalktık. Hanımlar masayı donatırken biz de bahçenin köşesine doğru yürüdük. Mustafa, gerçekten çok özel bir gül gösterdi bana. Koca bir fidan ve sadece tek bir gül! Nasıl güzel! Hayran kalmıştım:
 
â€"Yıllardır ziraatın içindeyim; ama daha önce hiç böyle bir gül görmemiÅŸtim Mustafa.
 
â€"Gerçekten çok uÄŸraÅŸtık Metin AÄŸabey. Buna, “Kadife Gülâ€� diyorlar. Bu yörede sadece bizde var. En çok da Zeynep uÄŸraÅŸtı. KuÅŸlar zarar vermesin diye de gözü gibi bakıyor.
 
“Sakınan göze çöp batarmış!� derler ya tam o anda istenmeyen bir şey oldu. Delikanlının kucağındaki Altay, ani bir hareketle uzandı ve koparıverdi gülü. Donup kalmıştık. Çocuk bize bakıp tebessüm ediyor, ben de, Mustafa ne tepki verecek diye merakla bekliyordum. Bunları gören Zeynep, birkaç adımda sanki uçtu yanımıza ve azarlayan sesiyle hemen çıkıştı Altay’a:
 
â€"Ne yaptın sen haylaz çocuk?
 
Mustafa sakin bir tavırla baktı Zeynep’in gözlerine. Yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi:
 
â€"Hemen kızma kınalı kuzum! “Biz çiçek yetiÅŸtirmiyoruz ki, çocuk yetiÅŸtiriyoruz!â€�
 
Zeynep öfkesine yenilmedi. Hemen durulup, sakinleşti. Uzanıp kucağına aldı Altay’ı. Onun korkmuş gözlerinden öptü, sarıldı:
 
â€"Haklısın Mustafa, düşünemedim iÅŸte, kaybettim bir an kendimi.
 
Delikanlı gülümsüyordu hâlâ. Elini karısının saçlarına dokundurdu. Otobüste gizli gizli resimlere bakışını hatırladım. Sıcacık konuştu:
 
â€"Sen o gülden daha da güzelsin kınalı kuzum. “Hırs gelir; göz kararır, hırs gider; yüz kızarır!â€�
 
Zeynep bir kez daha öptü Altay’ı. Çocuk da karşılıksız bırakmadı annesini ve doladı cılız kollarını onun boynuna. Dünyanın en masum sarılışıydı bu. Kızım Nurhan’ın okulunda katıldığım toplantı sırasında bir velinin söyledikleri geldi aklıma; �işman, orta yaşlı, sarı saçlı adam; “Çocuklarımız iyi ya da kötü, nasıl yetişiyorlarsa nedeni bizleriz. Çünkü insan, ne yaşarsa onu öğrenir!� demiş ve şöyle devam etmişti;
 
“Eğer bir çocuk;
 
Sürekli eleştirilmiş ise, kınama ve ayıplamayı;
 
Alay edilip aşağılanmış ise, sıkılıp utanmayı;
 
Utanç duygusuyla eğitilmiş ise, kendini suçlamayı öğrenir ve mutsuz olur.
 
Eğer bir çocuk;
 
Aile, her türlü iyilik ve kötülüğün öğretildiği okuldur. W.STAKEL
 
Desteklenip yüreklendirilmiş ise, kendine güven duymayı;.
Övgü ve beğeni görmüş ise, takdir etmeyi;
 
Saygı gösterilmiş ise, adil olmayı;
 
Kabul ve onay görmüş ise, kendini sevmeyi;
 
Dostluk, arkadaşlık görmüş ise, hayatı kabullenmeyi öğrenir ve mutlu olur...�
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
�AFAK KAÇ TERTİP
 
“Evimizin direğisin sen, her zaman başımızın üstündesin�
İşte Mustafa da şimdi oğluna mutluluk dersleri veriyordu. Ondaki değişikliği fark etmemek için kör olmak gerekir diye düşündüm. İki buçuk yılda, zaten sağlam olan temeline, yeni sevgiler eklemiş ve bunları davranışlarına dönüştürmeyi başarmıştı. Bizden bir saat izin isteyip hasta komşusunu ziyarete giden evin babası Mesut Bey de dönmüş, saygıyla sofrayı gösteriyordu:
 
â€"Hadi buyurun sofraya, soÄŸutmayalım ekmekleri.
 
Doğrusu uzun süredir bu kadar yememiştim. Ölçüyü kaçırdığımın farkındaydım; ama bu defa engelleyemedim kendimi. Köpükleri üzerinden taşan ayranlardan da kaç bardak içtiğimi sayamadım. Mustafa hizmette kusur etmiyor, Zeynep’in peynirli, patatesli, ıspanaklı, kıymalı gözlemelerini sacın üzerinden kaptığı gibi bize yetiştiriyordu. Sıra çay faslına geldiğinde, semaverden başını yavaşça kaldırıp kulağıma fısıldadı:
â€"Eskiden olsa masaya kurulur, hizmet beklerdim. Askerdeyken her iÅŸimi kendim yapa yapa alıştım. Ara sıra annem; “Sen ne biçim erkeksin!â€� dese de, Zeynep’e yardım etmek hoÅŸuma gidiyor. Zaten kız, hem çocuÄŸa hem de ev iÅŸlerine zor yetiÅŸiyor, yoruluyor. ArkadaÅŸlarım, ablalarım bile takılıyorlar, aldırmıyorum.
 
â€"Aynen devam et Mustafa, doÄŸru bildiÄŸini yap sen.
 
â€"Ben de öyle yapıyorum zaten. ÇocuÄŸa isim koyarken de öyle yaptım. Altay'a iyiliklerini unutamadığım bölük komutanımız Tamer Yüzbaşı’nın oÄŸlunun adını verdim. Bir nöbetinde TeÄŸmenimize şöyle dediÄŸini duymuÅŸtum, “Askere savaÅŸmayı öğretebiliriz. En az bunun kadar önemli olan ona bütün ömrü boyunca yurdunu sevebilmeyi öğretebilmek!â€�
 
â€"Güzel konuÅŸmuÅŸ.
 
 
 
 
â€"O her zaman güzel konuÅŸurdu. Bir defasında, “Bazen somon balığı gibi olmak lâzım!â€� dedi. Bu balığın özel bir amacı varmış. Yumurtlama bölgesine dönerek yumurtalarını bırakmak. Bu çok zorlu bir yolculukmuÅŸ. Å�iddetli akıntılara ve kayalara çarpsa, yaralansa da; umudunu hiç kaybetmez, asla vazgeçmezmiÅŸ. Kendisini bekleyen diÄŸer tehlikelerden de kurtulmayı baÅŸarırsa, sonuçta gideceÄŸi yere ulaşır, amacını gerçekleÅŸtirirmiÅŸ. Ben de öyle yapacağım.
 
Yaptıklarını kendi hayatıma uyarlamayı daha önce düşünemesem de bu balığı biliyordum. Mustafa büyümüştü artık. “Akıl yaşta değil baştadır; ama yine de aklı başa yaş getirir!� diyenler haklıydı. Yıllar bizi olgunlaştırıyor, bildiklerimize yenilerini ekliyordu. Delikanlının biraz dikleşen sesini duydum:
 
â€"Anne ÅŸu çocuÄŸa kola vermeyin, onun süte ihtiyacı var demedim mi?
 
â€"Ä°stiyor evladım, biz ne yapalım?
 
â€"O zaman meyve suyu verin. O asitli içecekleri sokmayın eve diyorum, dinlemiyorsunuz beni! Birden babasına döndü:
 
â€"Baba söylemeye dilim varmıyor; ama sen alıp getiriyorsun bunları. Ä°yilik yapmıyorsun ki torununa, bir tane diÅŸi kalmayacak aÄŸzında! Ãœstelik sen de azaltıver ÅŸu sigarayı artık.
 
Ünal Bey, “Sen ne karışıyorsun sigarama!� diyecek sandım. Sararan bıyıklarını iki tarafa sıvazlayıp bana döndü:
 
â€"Aslında doÄŸru söylüyor bu oÄŸlan Metin Bey ama evin içinde ya da torunların yanında içmiyorum ki!
 
Yaşlı adamın sesinde suçluluk vardı. Birden içim burkuldu:
 
â€"Mustafa sizi kırmak istemedi. Ä°yiliÄŸinizi istiyor o kadar.
 
â€"Yok yok bir hâller geldi bizim oÄŸlana. Görmüyor musun, babasına bile lâf yetiÅŸtiriyor.
 
Delikanlının yanakları al al oldu. Oysa ben onun, ataya, anne-babaya saygı ve hürmetin kültürümüzün temellerinden olduğunu bildiğine adım gibi emindim. Söyledikleri yanlış anlaşıldığı için üzülmüştü. Sesinde yansıyan özür de bunu gösteriyordu:
 
â€"Öyle deme baba, doÄŸruları saklamamak lâzım! Benim derdim seninle deÄŸil ki, ne haddime! Evimizin direÄŸisin sen, her zaman başımızın tacısın! Ben sadece senin saÄŸlığını düşünüyor, hasta olmanı istemiyorum.
 
â€"Biliyorum oÄŸlum. Elbet bırakacağım ben de bir gün!
 
â€"Hep aynı ÅŸeyi söylüyorsun, kendini kandırma babacığım. Tatbikatta gece yarısı sigara içen arkadaşıma, ateÅŸ çok uzaklardan görünür ve düşman yerimizi anlar niyetine; “Yaptığın çok tehlikeli!â€� demiÅŸtim. “Merak etme, içime çekmiyorum!â€� diye cevap vermiÅŸti. Ä°ÅŸte senin ki de o hesap.
 
Baba oğul, bir an göz göze geldiler. Delikanlının bakışlarında bebekliği, çocukluğu ve ilk gençlik yılları hızla gelip geçer gibi oldu. Nerdeyse kalkıp sarılacaktı yaşlı adamın boynuna. Bir şeylerden çekindi ve nedense yapmadı. Ünal Bey, daha önce pek çok konuda olduğu gibi bu defa da oğlunu zor durumundan kurtardı. Yerinden kalkıp sıkıca kucakladı onu. Ellerinin Gürbüz Beyin elleri gibi kocaman olduğunu fark ettim.
 
Babam hayatta olsaydı da ben de ona doyasıya sarılabilseydim. Her nedense ana babanın kıymeti, onlar bu dünyadan göçüp gidince daha iyi anlaşılıyordu. Aralarına daha fazla girmek istemedim. Zaten delikanlı da konuyu değiştirmiş ve ağırbaşlı, olgun, oturaklı halini yeniden takınmıştı:
 
â€"“EÄŸer ben iyi deÄŸilsem, siz de iyi olmayacaksınız!â€� diyen bir devre arkadaşımız vardı. Buz gibi gözlerle bakardı etrafına. Durduk yere hır çıkarır, bunalıma girer, problemlerinin çözümü olmadığını düşünürdü. Bir defasında canına kıymaya bile kalktı. Ä°nsanı, kendi hayatına son verecek kadar çaresiz bırakan ÅŸey ne olabilir ki bu dünyada? Tamer Yüzbaşı aldı onu yanına, eÄŸitim alanının köşesindeki çimenler üzerinde iki saate yakın sohbet ettiler. O günden sonra hiç böyle bir yanlışlık yapmadı arkadaşımız.
 
Ünal Bey, sigarasını yarıda söndürüp paketi cebine koyarken girdi araya:
 
â€"Demek ki temiz süt emmiÅŸ anasından. DoÄŸru yolu bulmuÅŸ hemen. Lâftan sözden anlamayan nice insan var etrafta. Sordun mu arkadaşına neler konuÅŸmuÅŸlar?
 
â€"Sorduk; ama söylemedi. Bir baÅŸkaydı bizim komutan. Sabah da bahsettim ya! “Problem varsa bana kadar gelmekten çekinmeyin.â€� derdi. Mutlaka dinler, deÄŸer verirdi. Zaten biz de anlatınca rahatlar, mutlu olurduk. Çözüm varsa yollarını gösterir, yoksa güzel ÅŸeyler söyleyip sakinleÅŸtirir, sabır önerirdi. AÄŸzından kötü söz çıktığını hiç duymadık.
 
Mustafa’nın anlattıkları, aklıma askerlik anılarını aynı heyecanla anlatan oğlum Burhan’ı getirdi. Benzer şeyleri hissediyorlar diye düşündüm. Delikanlı devam etti anlatmaya:
 
â€"Bölük komutanı bize, neyi, niçin yapacağımızı tek tek anlatır, gösterir ve önce kendisi uygulardı. Ä°ÅŸte o zaman, eÄŸitim sırasında başımızda olsun ya da olmasın, herkes elinden gelenin en iyisine çabalardı. Seve seve koÅŸardık, daÄŸa taÅŸa atmazdık mermileri. Bizim yüzümüzden lâf söz duysun istemezdik. O da, her zaman hakkımızı korur, yanlış yaptığımızda cesaretimizi kırmaz, baÅŸarıya inanmamızı saÄŸlardı.
 
Meraklanıp, sordum delikanlıya:
 
Peki, yapamayanlar ne olurdu?
 
â€"Yapamayanların yeniden denemelerine izin verir, düşüncelerimizi duymak ister ve herkesin fikir üretebileceÄŸini söylerdi. Sık sık "Å�afak kaç tertip?" diye de takılırdı bize. Bir gün, “Atış poligonunda deÄŸiÅŸiklik olabilir mi komutanım!â€� dedim. “Nasıl?â€� diye sordu. Anlattım. Beni dinleyip, haklı buldu. “Bunu daha önce hiç düşünmemiÅŸtim, aferin Mustafa!â€� dedi ve hemen uygulattı. DiÄŸer bölükler de bize bakıp örnek aldılar. Ne kadar gururlandım, anlatamam.
 
â€"Gururu hak etmiÅŸsin.
 
â€"SaÄŸol Metin AÄŸabey.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İ� İ�TEN GEÇMEDEN
 
“Kıyıdan uzaklaşacak cesaretin olmadığı sürece, yeni okyanuslar keşfedemezsin...�
 
Bu arada bahçe kapısı yine açıldı ve içeriye misafirler doluştu. İkramlar, sohbetler, yolcu etmeler derken vakit bir hayli ilerledi. Hızla yaklaşmıştı akşam. Hanıma döndüm:
 
â€"Biz yavaÅŸ yavaÅŸ kalkalım artık, Nuray Hanım.
 
Mustafa çattı kaşlarını:
 
â€"Hiç bırakır mıyım ben sizi? BoÅŸuna heveslenmeyin.
Babası ve annesi de kalmamızı rica ettiler. Zeynep, Nuray Teyzesinin ve Ülkü Abla’sının yanlarına sokulmuş, “Kalın bu gece!� diyordu. Kız kardeşime baktım; “Kadir zaten nöbetçi, telefon eder haber veririm, benim için sorun yok.� deyince ben de “Tamam!� dedim. Delikanlının kahverengi gözleri parladı:
 
â€"Sana bir müjdem var Metin AÄŸabey. Askerden döner dönmez ilk iÅŸim okula kaydımı yaptırmak oldu. Alacağım diplomamı. Çocuk yüzünden Zeynep gelemiyor ÅŸimdilik ama “Sonuna kadar git, ben her zaman arkandayım!â€� diyor.
 
â€"Çok sevindim Mustafa, inanıyorum baÅŸaracağına.
 
â€"BaÅŸka ÅŸeyler de baÅŸaracağım, birçok plan yaptım. Derdi ki Tamer Yüzbaşı; “Kıyıdan uzaklaÅŸacak cesaretin olmadığı sürece yeni okyanuslar keÅŸfedemezsin!â€�
 
Delikanlının annesi Güler Hanım birden heyecanlandı:
 
â€"Yoksa bizleri bırakıp da gurbete mi çıkacaksın?
 
â€"Hayır anne! Bir yere gittiÄŸim yok, buradayım.
 
Kadın bir “Oh!� çekti. Belli ki rahatlamıştı içi. Mustafa başını önce gökyüzüne doğru kaldırdı, sonra tekrar bana döndü:
 
â€"Yıldızlar, dünyamızdan neden bu kadar uzak biliyor musun AÄŸabey?
 
Bir babanın çocuklarına yapacağı en büyük yardım annelerini sevmektir.T.HERBURG
 
â€"Bilmem, hiç düşünmedim.
â€"Yakın olsalardı onlara ulaÅŸmanın tadı olmazdı da ondan. Çok çalışacağım demek istiyorum. Bir kenarda durup da, bana ÅŸans verilmesini beklemeyeceÄŸim. Kendi kendime vereceÄŸim bu ÅŸansı. Ä°leride “KeÅŸke yapsaydım!â€� diyebileceÄŸim her iyi ÅŸeyi ÅŸimdiden yapacağım. Çünkü üç ÅŸey geri gelmezmiÅŸ; "Söylenen söz, geçen zaman ve kaçan fırsat!"
 
Artık her halinden, Mustafa’nın, eski Mustafa olmadığı apaçık belli oluyordu. Gülümsedim:
 
â€"Yoksa sana sihirli bir çubuk mu dokundu Mustafa? Ne güzel konuÅŸuyorsun.
 
Ben cevap beklerken o bana yine bir soru sordu:
 
â€"O söylediÄŸin sihirli çubuk ÅŸimdi elimde olsa ve senden üç dileÄŸini istesem bu isteklerin neler olurdu Metin AÄŸabey?
 
�aşırmıştım. Ben düşünürken kendisi cevapladı:
 
â€"Aslında, neler istediÄŸimiz önemli deÄŸil. Onları yerine getirmek için neden bir sihire ihtiyaç duyalım? Bana elbette sihirli bir çubuk dokunmadı; ama Nermin Öğretmenle Gürbüz Amcanın kulakları çınlasın. Senin ve onların sayesinde açılmaya baÅŸlamadı mı gözlerim?
 
Cevap veremedim, ben yutkunurken devam etti:
 
â€"“Zaten bende iÅŸ yok, beceremiyorum!â€� deyip de, sonradan “Ah, keÅŸke çabalarımı sürdürseydim!â€� diye sızlanmanın çok geç olacağını siz öğretmediniz mi?
 
Altay yine gelip oturdu babasının kucağına. Delikanlı da öptü oğlunun yanaklarından. Çocuk, sempatik bir tavırla; babasına, bıyıklarının battığını hissettirince sormak geldi içimden:
 
â€"Neden bıyık bıraktın?
 
Mustafa göz ucuyla Zeynep’i gösterdi:
 
â€"Zeynep istedi, yakışıyormuÅŸ bana.
 
Biz gülüşürken, saçlarını ata ata yürüyen bir hanım girdi içeriye. Yanımıza gelip kibarca “Merhaba.� dedi. Sonra bahçenin diğer yanında, bulaşık yıkayan Zeynep’e doğru gitti. Güler Hanım, sesinin tonuna dikkat ederek anlatmaya başladı:
 
â€"Bu hanım, bir zamanlar buraların en güzeliydi. Evlenme çağı geldiÄŸinde kimseyi beÄŸendiremedik ona. “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli!â€� Zaman ilerleyince, istemediÄŸi bir adama “Evet!â€� demek zorunda kaldı. “Yüzükte baÅŸka, yürekte baÅŸka isim olmuyor!â€� iÅŸte. Yaşı yaşına, başı başına uygun deÄŸildi. Adam bizim yanımızda bile kızar, bağırırdı ona! “Sen evi temizle, yemek yap ve çocuklara bak! Kadın aklınla, erkek iÅŸine karışma! derdi. Çok çekti zavallı. Sonunda bıçak kemiÄŸe dayanınca, alıp iki çocuÄŸunu döndü baba evine. “Sütten aÄŸzı yanan yoÄŸurdu üfleyerek yermiÅŸ!â€� Bir daha da evlenmedi.
 
Ünal Bey, yılların birikimiyle usul usul konuştu:
 
â€"Evlilik kolay deÄŸildir. Lâfım meclisten dışarı! “BaÅŸlangıçta yol düz, atlar genç olduÄŸu için araba büyük bir hızla yol alır. Sonra yokuÅŸ baÅŸlar. Bu arada atlar yorulur, arabayı çekemez hâle gelir. O zaman yanlarına iki genç at daha eklenir. YokuÅŸun tepesine kadar böyle dört atla tırmanılır. Tepeye vardıklarında ilk iki at daha da yorulur, yıpranır; ama zaten iniÅŸe geçildiÄŸinden, araba kendi ağırlığıyla iner yokuÅŸ aÅŸağı. O zaman sonradan eklenen atlara da gerek kalmaz, çekip giderler. Bu ilk iki at yavaÅŸ yavaÅŸ yolunu tamamlar artık...â€�
 
Benzetmeye bayılmıştım. Bu talihsiz hanıma doğru bakıp sonra tekrar döndüm masadakilere:
 
â€"Kararlarımızı zamanında almazsak iÅŸ iÅŸten geçiyor. Güler hanımın anlattığına benzer bir kadın varmış. Bir gün kapısına gelen meraklı delikanlı şöyle sormuÅŸ ona; “Sen çok iyi ve güzelsin, neden böyle kötü ve çirkin bir adamla evlendin?â€� O da delikanlıya, giriÅŸ kapısına kadar, saÄŸlı sollu, rengârenk dizilen gülleri göstererek, en güzel gülü kendisine getirmesini; ama bunu sadece gidiÅŸ yolunda yapmasını istemiÅŸ. Delikanlı baÅŸlamış yürümeye. Daha ilk adımlarında hemen bulmuÅŸ aradığı gülü. Tam koparacak, biraz ileride daha güzelini görmüş. Bunu tekrarlaya tekrarlaya da farkında olmadan kapının önüne kadar gitmiÅŸ. Bakmış ki olmayacak, herhangi bir güle uzanmış oradan. Ä°ÅŸte o zaman da anlamış gerçeÄŸi.
 
Kardeşim elini elimin üstüne koydu:
 
â€"Her ÅŸey zamanında güzel! Hiçbir ÅŸey iÅŸ iÅŸten geçtikten sonra eskisi gibi olmuyor. Å�air de çok sevmiÅŸ bir kadını ve ÅŸiirler yollamış ona;
“Ne hasta bekler sabahı ve ne genç ölüyü mezar... Seni beklediğim kadar.�
 
Sevginin sınır tanımaz gücünü gösteren bu mısraları, yüreğimin derinliklerinde hissettim. Devam etmesi için baktım Ülkü'ye.
 
â€"Cevap alamamış aÅŸkına. Sonra zaman geçip gitmiÅŸ. Nihayet bir gün “Olur!â€� demiÅŸ kadın. Å�air düşünüp, danışmış kendi yüreÄŸine ve bir beyit daha söylemiÅŸ:
 
“Geçti, istemem gelmeni… Yokluğunda buldum seni, Gelme artık neye yarar...�
 
Mustafa bana döndü:
 
â€"Burhan nasıl Metin AÄŸabey? Düğün ne güzel olmuÅŸtur kim bilir?
 
â€"Gerçekten güzel oldu. YorgunluÄŸumuza deÄŸdi. Bir görmeliydin Burhan’ı, havalarda uçuyordu. Aynı iÅŸyerinde çalışıyorlar. Küçük bir de ev tuttular. Mutluluklarına diyecek yok. Aman hep böyle olsun, bozulmasın araları.
 
â€"Biz de öyleydik Zeynep’le. Ne demiÅŸler; “Bir saat mutlu olmak istiyorsan uyu. Bir gün mutlu olmak istiyorsan balığa çık. Bir ay mutlu olmak istiyorsan evlen!â€�
 
Birden Zeynep’in bakışlarını üzerinde hissetti. Aniden çark etti tabii;
 
â€"Hâlâ da öyleyiz. “Yolu sevgiden geçenler, bir gün bir yerde buluÅŸacaklar!" ÅŸarkısı vardı ya iÅŸte onun gibi. Var mı çocuk falan?
 
â€"Daha dur, ÅŸunun ÅŸurasında bir yıl bile olmadı.
 
Mustafa’nın annesi eşime döndü:
 
â€"Torun çocuktan daha tatlı oluyor Nuray Hanım.
 
â€"Ben de çok istiyorum. “Yeter ki siz doÄŸurun ben bakarım.â€� diyorum; ama yine de dinlemiyorlar beni.
 
â€"Dinlemez bu gençler. Benim Mustafa da beni dinlemiyor. Tek çocukta kaldılar. “Altay yanına kız kardeÅŸ ister yarın; ne bileyim, bir Figen, Funda ister!â€� diyorum, oralı bile olmuyorlar.
 
Güler Hanım yeterince açık konuşmuş, doğmamış torunlarına isimler bile bulmuştu. Zeynep’in, pembeleşen yüzünü gizlemeye çalıştığını fark ettim. Delikanlının benden yardım bekleyen sesi duyuldu:
 
â€"Her ÅŸeyin bir zamanı var, deÄŸil mi Metin AÄŸabey?
 
Bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Çünkü hanımların hepsi de gözümün içine bakıyordu.
 
â€"Beni bu iÅŸe karıştırma Mustafa. Siz daha iyi bilirsiniz, konuÅŸur anlaşırsınız Zeynep kızımla.
 
O anda hepimiz kahkahalara boğulduk. Benim tatlı yeğenlerim annelerinin çantasını ele geçirmiş ve makyaj malzemeleriyle yüzlerini rasgele boyamışlardı. Öylesine komik görünüyorlardı ki, Zeynep’in bir şeyler yedirmek için peşinden koştuğu Altay bile gülüyordu. Ülkü fırladı yerinden, çantasından aynayı çıkarıp tuttu ikizlerin yüzüne.
 
â€"Bakın bakalım güzel olmuÅŸ musunuz?
 
Kızlar bakmadılar aynaya. Dudaklarından çenelerine taşan kırmızılıkları görselerdi bir daha böyle bir şey yapmazlardı herhalde!
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAMURU MAYA TUTMU�
 
“Aşktan sonra dostluk, yaşamın sunabileceği en büyük nimettir...�
 
â€"Unuttum size sormayı, kahvelerinizi orta ÅŸekerli yaptım Metin AÄŸabey, deÄŸiÅŸtireyim isterseniz.
 
â€"Tam sevdiÄŸim gibi yapmışsın hanım kızım, eline saÄŸlık.
 
Zeynep, bembeyaz fincanlarla kahve ikram ediyordu. Teşekkür edip, aldık. Bir şaka yapmak istedim:
 
â€"Bitirince ters çevireyim mi? Var mı fala bakacak?
 
Mustafa, göz ucuyla karısı ve annesini işaret ederek konuştu:
â€"Biliyorsun, ben inanmam böyle ÅŸeylere Metin AÄŸabey. Zaten bana da sıra gelmiyor ki? Fal yalanlarına bizim evde yeterince inanan var!
 
Zeynep ve Güler Hanım, delikanlının kendilerini kasteden imasını hemen anlayıp, birbirlerine bakarak gülümsediler. Gün soluyordu. Etrafıma bakındım. Ünal Bey, boş fincanı masaya bırakırken bildik bir deyiş okuyordu:
 
“Gönül ne kahve ister
Ne kahvehane,
Gönül dost ister, sohbet ister
Kahve bahane...�
 
Bu mısralar, hüzünlü bir şarkının sözlerini getirdi kulağıma; “Bir dost bulamadan gün akşam oldu.� diyordu. Ben de bir an dostlarımı hatırladım, “İyi ki varsınız.� dedim. Gazetede okuduğum; “Aşktan sonra dostluk yaşamın sunabileceği en büyük nimettir!� cümlesi çok etkilemişti beni. Bahçe kapısına doğru ilerleyen Zeynep’e Mustafa’nın seslenişi bu dalgınlığımı bozdu:
 
â€"Nereye Zeynep, bir ihtiyaç mı var alınacak?
 
â€"Yok, bir ÅŸey! Hamiyet Teyzeme gözleme götürüyorum.
 
Mustafa, “Tamam, götür, izin verdim.� dercesine bir el hareketi yaparak bize döndü:
â€"Eli ayağı zor tutan, yaşı ilerlemiÅŸ tonton bir teyze var mahallemizde. Bizim hanım, hiç boÅŸ bırakmaz onu. Birkaç lokma, evde ne bulursa iÅŸte, götürür, alır hayır duasını.
Mustafa’nın anlattıklarından sonra bir an kendimden utandım. Çünkü ben Zeynep’in dışarıya çıkmasını istemediğini ya da kıskandığını düşünmüştüm. Cebi biraz para gördükten sonra içindeki bu kıskançlığın ayarını kaçırıp hastalığa dönüştüren bir arkadaşımı hatırladım. Severek evlenmişti. İlk yıllarında hiç problem yoktu; ama sonraları karısının pazara, bakkala gitmesini bile yasaklayıp adeta eve hapsetmişti. Oysa ne kadar iyi, ne kadar namuslu bir eşi vardı. Sonra iyice soğukluk girdi aralarına. Yıkıldı tabii evlilikleri. Her şeyin bir ölçüsü bir sınırı vardı şu üç günlük dünyada.
 
Nuray dürtükledi omzumu. Dönüp baktım. Kucağındaki büyükçe bir bohça el işlemelerinin arasına gömülmüştü başı:
 
â€"Metin Bey, gördün mü Zeynep kızımızın marifetlerini? Neler neler yapmış. Bu yastık kılıfını da bize hediye ediyor.
 
Sonra birden elini başın götürdü:
 
â€"Ah benim dalgın başım! Unuttum Altay’ın bayramlıklarını vermeyi.
 
Divanın yanına koyduğu çantadan bir paket çıkarıp Zeynep’e uzattı:
 
â€"Ä°yi günlerde giyer inÅŸallah.
 
â€"Ne gerek vardı Nuray Abla.
 
Sevmek ve sevilmek varolmanın en büyük mutluluğudur.S.SMİTH
 
 
Ben de elimdeki yastık kılıfını incelemeye başladım. Göz nuru dökülmüş, sabır ve emekle süslenmiş Anadolu motifleri, ressamın fırçaları gibi boyamıştı bembeyaz kanaviçeyi.
 
â€"Sanat, bizim insanımızın içinde var, aferin hanım kızımıza.
 
Mustafa, iri parlak gözlerini, doğru seçim yapmış olmanın gururuyla bana dikti:
 
â€"Metin AÄŸabey teklif geldi geçenlerde. Zeynep yakında hem dikiÅŸ nakış, hem de halı kursunda öğretmenlik yapacak.
 
Ülkü söze karıştı:
 
â€"Ä°nÅŸallah benim kızlarım da Zeynep ablaları gibi becerikli olurlar. Öyle düşkünler ki birbirlerine. Biliyor musunuz geçenlerde ne oldu? Ä°kizlerden biri oynarken kolu kesilmiÅŸ. Hemen fırladık hastaneye. Doktor, biraz kan gerektiÄŸini söyledi. DiÄŸer ikizin grubu uyuyordu. “Sen verebilir misin?â€� diye sorduk. “EÄŸer kurtulacaksa tabii!â€� dedi; ama iÄŸne takılır takılmaz da solup gitti rengi. Kulağına eÄŸildim; “İyi misin kızım?â€� dedim. Gözlerime bakıp fısıldadı; “Hemen mi öleceÄŸim anne?â€� Benim tatlı kızım, kanının hepsinin alınacağını zannetmiÅŸti. Babası da ben de sarıldık ve defalarca öptük, kokladık onu.
 
Ünal Bey, olayı anlatırken tekrar yaşayıp gözleri dolan kardeşime baktı:
 
â€"Büyük geçmiÅŸ olsun. Ne mutlu ki size, çocuklarınıza bu güzel duyguları verebilmiÅŸsiniz.
Ülkü başını sallayıp, saçları örgülü ikizlerine doğru baktı. Bu bakıştaki içtenlik, okuduğum bir kitabın satırlarını hatırlattı bana; “Mutlu, mutsuz, acılı ya da beklentisiz! �artlar ne olursa olsun çocuk için en gerçek, en sağlam sevgi kaynağı annedir. Onun sevgisi, doğanın en coşkulu yaşam kaynağıdır.� Mustafa’nın ayağa kalkıp kollarını gerdiğini, karnını ovuşturduğunu gördüm:
 
â€"Hadi Metin AÄŸabey, yediklerimizi sindirmemiz lâzım. Yürüyelim biraz, dolaÅŸtırayım seni. YetiÅŸebilir misin peÅŸimden?
 
â€"Ben daha delikanlıyım Mustafa. Eski toprağız biz. “Acı patlıcanı kırağı çalmazmış!â€�
 
â€"Öyleyse Nuray Teyzem ÅŸimdi arkandan bakıp da gizli gizli niye gülümsüyor?
 
Eşimin imalı sesi yankılandı bahçede:
 
â€"Aman Mustafa oÄŸlum! Açık yaraya tuz ekip de kavga ettirme bizi.
 
Babası da katıldı aramıza. Hep beraber çıkıp, başladık yürümeye. Epey sonra döndüğümüzde dizlerimin bağı çözülmek üzereydi. Benim kadar olmasa da, onlar da yorulmuştu. Yürümemiş, sanki koşturmuştuk. Kendimi divana zor bıraktım:
 
â€"Bir su ver bana gelin kızım, senin bu kocan bizi maratoncu zannetti galiba.
 
Zeynep hemen koca bir maşrapa ayran çalkaladı. Bütün yorgunluğumu alıp götürdü bu tuzlu ayran. Birden göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Uyku bastırmıştı. Bunu delikanlı da fark etmiş olmalı ki, yanıma yaklaştı:
 
â€"Odalarınız hazır Metin AÄŸabey. YemeÄŸe kadar biraz uzan, dinlen istersen.
 
â€"Gerek yok Mustafa, temiz hava çarptı herhalde!
 
Bizim emektar hanım gözlerime bakar bakmaz anlardı yorgunluğumu:
 
â€"Hadi MetinciÄŸim, nazlanma, uzan biraz.
 
Odama çıktım. Başımı yastığa koyduğumda Mustafa’nın yürüyüş sırasında geleceğe dair, heyecanla anlattığı planlar gözlerimin önünde belirdi. Tekrar genç olmayı, hayata yeniden başlamayı istedim. �u gençler ne şanslılar dedim. Dalmışım...
 
Baharın keskin kokusu uyandırdı beni. Bir an anlayamadım nerede olduğumu. Mustafa ile Zeynep’in duvarda asılı düğün fotoğraflarını görünce hatırladım. Kalkıp perdeyi araladım. Gözlerime ışık doldu. Saate bakınca, inanamadım. Çoktan yükselmişti güneş. Bahçeden konuşmalar, gülüşmeler geliyordu. Aşağıya indim:
 
â€"Herkese günaydın.
 
Birden bütün bakışlar üzerimde toplandı. Sağdan soldan, birçok “Günaydın!� duydum. Eşim yanıma yaklaştı:
â€"Ä°yisin misin Metin? Bu ne uyku maÅŸallah! Bir ÅŸey oldu sandık. Korkuttun bizi. Bir iki defa aralayıp baktım kapıdan, uyuyordun.
 
Derin bir nefes aldım. Bütün vücudumun dinlendiğini, parlamayan gözlerimin ışıldadığını hissettim:
 
â€"Meraklanma hanım, iyiyim ben. Buralara mı taşınsak ne yapsak?
 
Mustafa uzaktan seslendi:
 
â€"Metin AÄŸabey, hadi buyurun kahvaltıya.
 
â€"Elimi yüzümü yıkayıp bir açılayım hele, siz baÅŸlayın isterseniz.
 
Beklemişlerdi beni. Güzel bir kahvaltı yaptık. Masa eksiksizdi yine. “İstersen ıslık çal, fakat iyi çal!� derdi bir yazarımız. Doğrusu bu evin insanları da ne yapıyorlarsa iyi yapıyorlardı. Delikanlının yeni halinin de bunda büyük payı olduğunu düşündüm. Çayımı uzatırken gülümsedi:
â€"Dün akÅŸam yürürken anlattıklarımı unutmadın deÄŸil mi Metin AÄŸabey?
 
â€"Unutur muyum hiç? Peki, sen benim sorularımı hatırlıyor musun?
 
Babanın erdemleri çocukların servetidir. A.FRANCE
 
 
â€"Elbette! Ä°stersen yine sor, bir bir vereyim cevaplarını.
 
â€"Sınavı Nermin Öğretmen yapıyordu Mustafa, ben deÄŸil!
 
Zeynep, ince kaşlarını kaldırdı:
 
â€"Hadi Metin AÄŸabey, biraz sıkıştır onu köşeye!
 
â€"Kolay deÄŸil; ama bir deneyelim kızım. Bakalım pes edecek mi senin ÅŸu çokbilmiÅŸ kocan?
 
Arabamın torpido gözündeki kitapta yazılanları hatırlayıp, aralarından seçmeler yaptım ve Mustafa’ya döndüm:
 
â€"Unutma! Hiç düşünmek yok!
 
Soru cevaplarımız, saz âşıklarının atışmaları gibi ardı sıra gidip geldi:
 
â€"Söyle bakalım; “En kötü karar?
 
â€"Kararsızlık!
 
â€"En önemli zaman?
 
â€"YaÅŸadığımız an!
 
â€"En çok bilmemiz gereken?
 
â€"Ne istediÄŸimiz!
 
â€"En kısa yol?
â€"En iyi bildiÄŸimiz!
 
â€"Hangi tartışma kazanılır?
 
â€"Hiçbir tartışma!
 
â€"En kör insan?
 
â€"Görmek istemeyen!
 
â€"Harekete geçmek için neyi bekleriz?
 
â€"Beklemeyiz!
 
â€"Sözlerden daha önemli olan?
 
â€"Yapmak!
 
â€"Erkeklerin en büyük gücü?
 
â€"Kadın desteÄŸi!
 
â€"Akıllı erkeÄŸin son sözü?
 
â€"Peki karıcığım...â€�
 
Zeynep kahkaha atmasa, daha da devam edecektik. Son cevaptan, özellikle hoşlanmış görünüyordu. Gülümsemesini gizlemeye çalışarak mırıldandı;
 
“ Adamın biri kitapçıya gidip sormuş Metin Ağabey;
â€" “Evin reisi erkektirâ€� diye bir kitap var mı acaba?
 
Kitapçı başını kaldırmış ve manalı üslupla yanıtlamış;
 
â€"Masal kitapları satmıyoruz .â€�
 
Bir kez daha güldük. Mustafa sadece şunu dedi;
 
â€"Bal bal demekle ağız tatlanmaz! Ä°stediÄŸi kadar konuÅŸsun. Bu evin erkeÄŸi benim, son sözü ben söylerim. Å�ey, babamdan sonra yani…
 
Onları Karagöz ile Hacivat gibi hissettim. Mustafa’nın anne ve babasına döndüm:
 
â€"Ne mutlu size! “EkmeÄŸin büyüğü hamurun çoÄŸundan olur!â€� derler ya, delikanlının hamuru da çok iyi maya tutmuÅŸ! Onun yanında güvendesiniz, sırtınız hiç yere gelmez artık!
 
Mustafa’nın koltukları kabardı ve biraz da şımardı:
 
â€"AskerliÄŸimi komando olarak yaptım Metin AÄŸabey, olacak o kadar. Unutmadan söyleyeyim, öğleden sonra ablamlar gelecekler, onlarla da tanıştıracağım seni.
 
â€"Ne yani? Bütün bu söylediklerimi onlara da mı tekrarlayım istiyorsun?
 
â€"Hiç fena olmaz! Ablalarım hâlâ beni çocuk sanıyorlar da!
Bir erkeği eğitirseniz bir kişiyi eğitmiş olursunuz, bir kadını eğitirseniz tüm aileyi eğitmiş olursunuz. CHARLES IVER
 
 
Yaşlı adam kolunu oğlunun omzuna attı:
 
â€"Dünürlere de gidin oÄŸlum.
 
Ünal Bey’in ellerine dokundum:
 
â€"Çok saÄŸ olun; ama bizim dönmemiz gerekiyor. Å�imdi izin verirseniz kalkalım artık. Bir iki saat de Ãœlkü’lerde kalıp sonra yola koyulalım.
 
Delikanlı istemeye istemeye salladı başını:
 
â€"Daha konuÅŸacaklarım, anlatacaklarım vardı sana.
 
â€"Benim de var elbette. Bize misafirliÄŸe geldiÄŸinizde devam ederiz artık, olur mu?
 
â€"Olur, aÄŸabey, sözümün eriyimdir, bilirsin. Zeynep’i de alıp geleceÄŸim, gezdireceÄŸim oraları. O harika yerleri, o da görsün gezsin.
 
â€"Harika dedin de Mustafa, daha öyle güzel yerler var ki etrafımızda. Sahi sen dünyanın yedi harikasını biliyor musun?
 
â€"Biliyorum tabi.
 
â€"Say bakalım!
 
Ben kendisinden Mısır Piramitlerini, Çin Seddi’ni falan saymasını beklerken o tertemiz yüreği ile bana bir kez daha hayattaki en harika şeylerin para ile satın alınamayacak kadar değerli olduğu dersini verdi;
 
â€"Dünyanın yedi harikası ÅŸunlar Metin aÄŸabey; “Görmek, duymak, dokunmak, tatmak, hissetmek, saÄŸlıklı olmak ve sevmek...â€�
 
Her şey için teşekkür ederek kalktık. Mustafa elimi öyle bir sıktı ki, bütün enerjisi bana geçti sandım. Zaten oldum olasıya, parmaklarının ucuyla sanki hastalık kapmaktan korkarcasına tokalaşanları hiç sevmezdim. Ben de elini kuvvetlice sıkarak diktim bakışlarımı kahverengi gözlerine ve dedim ki:
 
â€"Bardağın dolu tarafını görmüşsün oÄŸlum! Hem de yüreÄŸinle görmüşsün. Gözümdeki perdeleri kaldırdın, saÄŸol, aferin sana.
 
Ne dediğimi çözmeye çalışıyordu ki; güzel yüzüne bakıp; “Boş ver!� dedim. Sarıldık. Sevgiyle uğurladılar bizi. El sallayıp yolcu ettiler. Arkamızdan bir tas su dökmeyi de unutmadılar tabii!
 
Tam köşeyi dönerken son bir kez daha dönüp baktım onlara. Mustafa'nın oğlu Altay, küçük elleriyle selam duruyordu bize.
 
Başında da bir asker şapkası vardı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.